Eğitim Bir-Sen Kayseri Şube Başkanı Aydın Kalkan, öğretmenler olarak seslerinin duyulmasını istediklerini söyleyerek, “Mesleğimizin daha fazla örselenmemesini istiyoruz” dedi.
Eğitim Bir-Sen Kayseri Şube Başkanı Aydın Kalkan, Cumhuriyet Meydanı’nda
sendika üyeleri ile beraber düzenlediği basın açıklamasında, öğretmenlerin sıkıntılarına
değindi. Burada konuşan Kalkan, “Gündemimiz net, hedefimiz tektir. Eğitimciler
olarak sesimizin duyulmasını, mesajlarımızın alınmasını, şiddete çözümün artık
ertelenmemesini, mesleğimizin daha fazla örselenmemesini istiyoruz. Şiddet, her
geçen gün sayı olarak da yoğunluk olarak da artıyor, farklı faillerle yeni
kulvarlar buluyor, en uzağında olması gereken yerlere bile giriyor; toplumsal
bağlarımızı çözüyor, geleceğimizi karartıyor. Toplumsal değerlerimiz erozyona
uğruyor, insana saygı azalıyor, hürmet yerini şiddete bırakıyor. Karakter
eğiticisi, ruh işçisi, geleceğimizin mimarı öğretmenlerimiz, ince bir sanatı
icra ederken kaba bir muameleye maruz kalıyor. Yusuf Elitaş, 15 Temmuz darbe ve
işgal girişiminde hainlerin kurşunlarıyla şehit oldu. Şenay Aybüke Yalçın,
ömrünün baharında, meslek hayatının başında teröristlerin kurşunuyla aramızdan
ayrıldı. Necmeddin Yılmaz öğretmenimiz teröristler tarafından yolu kesilerek
katledildi. Ayhan Kökmen öğretmenimizi, kendini bilmez birinin saldırısı
sonucu, görevinin başındayken şiddete kurban verdik. Mehmet Aktaş öğretmenimiz
öğrencisinin saldırısı sonucu hayatını kaybetmiştir. Gülhan öğretmenimiz, okul
çıkışında sokak ortasında sırtından bıçaklandı. Yücel Düzci öğretmenimiz, okul
bahçesinde saldırıya uğrayan öğrencilerini korurken, gözü dönmüş saldırganların
şiddetine maruz kaldı. Adına kütüphane yaptırdığımız Necmeddin Kuyucu
öğretmenimiz, öğrenci kılıklı birinin bıçaklı saldırısı neticesinde hayatını
kaybetti. Aslında kaybettiğimiz, sevgimiz, saygımız, merhametimiz, şefkatimiz,
vicdanımız, izanımızdır” ifadelerini kullandı.
Kalkan, “Eğitim-Bir-Sen olarak yaptığımız araştırmada, son iki yılın
fotoğrafı bile şiddet olaylarının nasıl giderek tırmandığını ve yaşananların ne
kadar vahim olduğunu göstermektedir. Eylül 2017’den bugüne resmî eğitim
kurumlarında 94 öğretmen ve eğitim çalışanı değişen tür ve düzeyde şiddet
içerikli eyleme maruz kalmıştır. Şiddet eylemlerinin yüzde 78’i adli
soruşturmaya konu edilmiştir. Bu eylemlerin yüzde 58’inin adli soruşturma ve kovuşturma
süreci devam etmektedir. Sadece üç vakada tutuklama kararı verilerek
sanık/sanıklar tutuklu yargılanmıştır. Sonuçlanan kamu davalarında sadece 5
vakada mahkûmiyet kararı verilmiş, tamamında adli para cezasına hükmedilmiştir.
Araştırma bulguları, eğitim çalışanlarına yönelik şiddetin, bireysel eylemler
olmaktan çıkıp yaygın bir sorun hâline geldiğini ortaya koymaktadır. Eğitim
çalışanlarına yönelen şiddetin genel ve yaygın bir görünüm arz etmesi,
psikolojik ve sosyolojik kökenleri olan toplumsal bir sorun hâline geldiğini
göstermektedir. Şiddeti önleyecek önemli bir aktör olması gereken eğitimciler
bugün maalesef şiddetin mağduru durumuna gelmiştir. Eğitimcinin itibarını daha
da artıracak, konumunu güçlendirecek, onu tehlikelere karşı koruyacak tedbirleri
artık almak zorundayız. İşte tam da burada meslek kanununa ne kadar büyük bir
ihtiyaç olduğu açığa çıkmaktadır. Eğitimci, şiddete karşı yasal güvenceyle
korunan, kendisi bizzat şiddeti önleyen; eğitim ise şiddeti ortadan kaldıran
bir enstrüman olmalıdır. Bunun için, yetkili kişi ve kurumlardan sivil toplum
örgütlerine kadar toplumun tüm katmanlarına sorumluluk düşmektedir. Başta Millî
Eğitim Bakanlığı olmak üzere, bütün eğitim camiası, siyasiler, mülki idareler,
aydınlar, gazeteciler, aileler bu konuda büyük bir aile olduğumuz şuuru ve
duyarlılığı ile sorumlu davranmalıdır. Herkesi ilgilendiren, herkesin ilgili
olduğu bir meselede, toplumsal duyarlılık bilinci ve farkındalık oluşturmak
için herkesin yapacağı bir şey mutlaka vardır, olmalıdır” şeklinde konuştu.



YORUMLAR